Çarşamba, Nisan 28, 2010

Cumartesi, Nisan 10, 2010

ekmekçiye naptığımızı herkes öğrenecek

lhasa,seni çok özlüyoruz. şaka şaka birşey hissetmiyoruz. ama ekmekçi için öyle mi ya? hiç çay içmedik onunla.sen neredesin ey ismini bilmediğim güzel? ben daha mutsuz olamam o yoldan her seni görmeden geçişimde. aklımda ellerin hep o kapıda kaldı. ah görmeden olmuyor. sen neredesin? bebeğe mi taşındın? gel etme. bilmiyorum bir tesadüf kelimesi bu kadar ağırlık yapabilir mi üzerime. yaa biz sana naptıkk yaaa?(seslendirmeyi bizahiti ben yapacağım)
arkadaş, malzemeyi de kursağımızda bıraktın hem kendini mi yaktın o fırında.
şapkan düştü yerlere.bak biz içinden sirk çıkardık sadece sana. o kapıyı kapadığın gibi açsaydın bir hışımla ayaklarının önüne bir sirk bırakılmış olacaktı. fakat sen de nadide bir çiçekmişsin
çok yüz kaybetmişsin(her ekmekçi gibi) be abicim.
şimdi sonsuza uzayan mavi arabalar. şimdi elinin pasıyla azıyor toprak. şimdi egzoz sana yazım yanlışı yapmış be çiçeğim. şimdi berberler saçını uzatmış.şimdi bizim merdiven başlarında ümitkesen boğazıyla kurduğumuz kanal.

hiçbir ekmekçi bu kadar sevilmiş midir abiler.

hiçbir fikri bu kadar özlenmiş midir ya da

cehenneme merhaba




Cuma, Nisan 09, 2010

unutulan her şey kimi hatırlatır?

-"kılıcı annene saplar mısın şair?"


sen kimin şiirini yazdın reşat ,mecalin var mı şimdi yaradanda?
geç kaldığını buluyorum yoksa ölümünün rabbini mi?
bak kılıcını okuyorum sözümü çiziyorum sonra kalu bela
ben annemi yaşatıyorum reşat, mecalin var mı şimdi yaradanda?

sen kimin içinden çıkmak istiyordun reşat, mecalin var mı şimdi kadında?
ve bu içimdeki döktürülmüş erkeğin karşılıksız şiiri mi?
bak kılıcını saplıyorum ismini çiziyorum sonra doğmamış kızlarımın
bütün erkek çocukların adı reşat,mecalin var mı şimdi kadında?

sen ne demek istiyordun reşat, mecalin var mı şimdi mezarda?
erkek türk tabutu topraksız kaç kitap eder?
bak kılıcını siliyorum altını çiziyorum sonra kendimin
erkek türk şiiri tabuta konuyor reşat, mecalin var mı şimdi mezarda?


yoksa şiirini rahatsız mı ettik?

Perşembe, Nisan 08, 2010

piramitlerin olmadığı şehir

rabbim mısırı sizi alnınızdan öpeyim diye yaratmış
muhtaç olduğum kuruşlar sizin vefanızda saklıymış hacılar.
üsküdar saatiyle yerlere bakıyordum da ben içim kırıklanıyordu.
o hiç bitmeyecek sandığım koku sizin cengaverliğinizde saklıymış hacılar.
rabbim 589 dan az 200 den çok taneli yani
o güneşin oğlu dediğimiz şeyleri
o güneşin çekik gözlerini
o güneşin hiç batmadığı ülke sevincini
sizi alnınızdan öpeyim diye yaratmış.

Çarşamba, Nisan 07, 2010

eski dilde pa

ayak uydurabilir misin kuşlar uçuyor?

Salı, Nisan 06, 2010

bu şiirde kaç mandal var?

asabiyet iştah da açar şiir de

unuttuğun bir yazdan koptun da mı geldin.

-

nehre zulmetmişsin, ellerin mi uzamış

bize hak geçiyor şimdi avrat, yoksa bir at mı?

-

gibi kızlar gibi fettan gibi olamadık bir kavis ellerde

biçilmiş kaftan giymemiş gözlerden kaçtın da mı geldin.

-

suya sözetmişsin, dillerin mi uzamış

bize olmadık ağaçlardan papağanlar ötüyor şimdi avrat, yoksa bir at mı?

-

dokulu bir yüzde en reel bir çerçeve

mabeyn bir odadan geçtin de mi geldin

-

terk-i terk etmişsin, gidişin mi uzamış

bize tersinden bir şiir yazıyorum şimdi avrat, yoksa bir at mı sandın?

Cumartesi, Nisan 03, 2010

bot-pori

bugün çaydanlığın tekiyle takıştım.
yankılandı sesim apartımanda.
sonra çıktık gittik evden
aslında ekmekçiyle biz evvelden
kuruş alıp verirdik,o şimdi ölü
mü? bebeğe mi gitti acaba?
hani beraber gidecektik?
ulan dedim bana bu yapılır mı?
bakılır mı üsküdar da her pembe giyene
yol vermenin her fiil anlamıyla derinden
üzülüyorum ben böyle gece gece gitmeden.
ya ben manyak mıyım? söyle canım hassas mıyım?
çimenleri işin içine katar mıyım?
-oldu zamanında.
sonra adamlar kaydı adamların elinde tasmalar

ki hepsi rezil aslında benimkisi bir köpek takıntısı
döndük geldik eve, yolda bişeyler olmuş.

ağzından bir küfür gibi çıkıyor bütün isimler
baktım diğer merkezim zaten yoktu yerinde
cantık dedim ağzıma türkçeden kusmaya başladım
bu cümleden sonra herkes ağlayabilir.
buralara bir sigara

Perşembe, Nisan 01, 2010

ayakbağı

olay ayakbağı olduğu anlaşılan nisan fesleğenlerinin akl-i bâliğ kokusuyla geçmektedir.


-bella lütfen! kaderimi teskin etmeme izin ver.
-olmaz maykıl bende de yok.
-herşey karışabilir bella. canımın istediği şeyleri diyemem sana. öyle ki yakışabilir suskunluk.
-ve gözkenarlarımda ateştoplarından üzülebilir birbazıyerler yanaklarımda.
-o halde sataşabilirim her cümlenin sonundaki iyelik ekine. bak kardeş türküler çalıyor hala.
-ve çeşmebaşı güzellerinden, üvey damatlardan, kangövdeden bahsettiklerine inancım tam.benden değil.
-bella lütfen! korkunun ezele faydası yok.
-belki ömer e vardır ha?
-yani ömer mi bağlıyor artık ayakkabını senin?
-bu kimseyi bağlamaz ama ayaklarımdaki dengeler değişti artık.
-dengesiz bir yağmura tutulursunuz inşallah.
-dumkofun etimolojisine başlatma şimdi lütfen ve maykıl lütfen.
-evimden bir ses yükseliyor şimdi sana : 'norgunk'
-olamadım şimdi sana karşı duygusuz maykıl
-sen ne evet ne hayır türküsü yakarken ben de senin saçlarını yakabilirim bella
-ama ben saçlarımı uzatıyorum sen de konuyu.
-tamam o zaman yine gel aklıma.